Dil, müzik, resim ,heykel. İnsanları, şehirleri, ülkeleri bir araya getiren ve birbirlerini anlayabilmelerini sağlayan iletişim araçları. Biz bu evrensel dilleri kullanarak çevremizi daha güzel hale getiririz. Dilimizle söyler, yüreğimizle işitiriz. Müziğin içinde bulunan ritm ile tinsel dünyamızı, matematiksel vuruşları ile rasyonel bakış açımızı olgunlaştırırız. Şiirler söyler, duygularımızın çağlayan sular gibi taşmasını sağlarız. ,gözlerimizle anlatır, nefesimizle anlamlandırırız türkülerimizi,söylencelerimizi.
Çok sesli müziğin öncüleri olan uygur müzisyenlerinden , Anadolu’muzun binlerce yıl yaşadığı savaş, yokluk, istila sonrası ağıt ve acı dolu türkülerimiz yeşerdi bu topraklardan. Her dönemde müzik , Anadolu’muzun en önemli sanat aracı olmuştu.
Mezar taşlarındaki ,balballarda, Aşık veysel’in kara toprağında yazdık Anadolumuzu,
Dünya tarihinde çok önemli bir köşe taşı olan, bir tarafta doğuda Çinlilerle başlayan , batıda İtalya’ya kadar bizlerin, Ne yazıkki
Türkçesi , sezgilerinden gelen bilgisi ,tarihsel bilinci ihmal edildiği gibi ; müzik , resim , heykel gibi sanatsal yapıtlar, Anadolunun bağrında, gereken ilgiyi görememiştir. Tarihin derinliklerinden gelen, kilimlerde ,halılarda yeşeren, doğa ve insan sevgisi, dolu dolu sanatımız. Sanat evrensel olmakla birlikte Türk sanatçıların ve Türk dilinin yabancı dillerinin boyunduruğundan kurtarılması ve kökleri binlerce yıl içinde şekillenmiş yöresel sanatlarımızın , yetişmiş evrensel ve çağdaş sanatçılarımız ile Dünya kültürüne kazandırılması süreci devam etmektedir.
Sanat, Türkmen kadını için içsel zenginliğini ve toplum içerisindeki son derece yüksek değerini organize eden ve vurgulayan bir işleve sahiptir.
AŞK, SANAT, SUFİLİK ve KADIN
Sufilikte aşk hayatı kadınların mutsuzluğunun üzerine kurulamaz. O hale kadınlarınn ganimet sayıldığı arap kültürüyle Türk kültürü nasıl bağdaşır?
Bir melokülün parçalarını birleştiren çekim gücü ile erkek ve dişinin yaşadığı aşkın gücü… bu gizemli matematiksel olgunun şifresini çözmek bir tarafa , günlük çıkar peşinde koşan sahtekarlar gibi hilesiz ve yalansız günü geçmeyen kişilerin bu aşkla ilgileri olamaz.Onlar eşlerini bir meta olarak görürler.
Sufilikle hiç bir alakaları bulunamaz. Kadınsız şiir , erkeksiz heykel ,müziksiz sanat düşünülebilirmi? Doğayı sevmeyen ,ağaçları yakan ,balık yavrularına acımayan kişi sevgi ve saygı içinde eşine aşkla bağlanabilirmi?
Sanat yapabilirimi?
Sanat, Türkmen kadını için içsel zenginliğini ve toplum içerisindeki son derece yüksek değerini organize eden ve vurgulayan bir işleve sahiptir. Türk halk kültürü ve felsefesi Türk sanat tarihine bakacak olursak Türkler,
Gündelik hayatlarında şarkı ,türkü, müzik,edebiyat ve şiir gibi güzel sanatlarla içi içe eğin eğin (sırt sırta), çiğn çiğn (Omuz omuza) yaşamışlardır.
Taşlara ruh katarak Kaleler , kervansaraylar ,kentler yaratmışlardır.
IR veya YIR diyerek bestelenmiş yapıtlar yapmışlar,
KÜG diyerek Sazlarla çalınan melodiler üretmişler,
KOŞUK diyerek Av törenlerinde yapılan eylencelerde karşılıklı atışmışlar,
SAGU lar YUĞ törenlerinde Ölüler için söylenen ağıtlar ile ağıtlar yakarak ağlamışlardır.
Her oymağın ,yörenin farklı ezgileri ve türküleri ve halk oyunları vardır.
Türküler eşliğinde oynanan halk oyunları ,kendine özgü destansı efsaneleşmiş hikayeleri ve ritimleri ile en önemli sanat ,ve kültür hazinemizlerindendir.
Ay ve Güneş batarken (Dulunurken),Türkmen (Türk gibi adam ) , yüreğindeki aşk acısını , sola hasretimi türkülerle seslendirirken onu bekleyen yavuklusu, destansı aşklar yaşayarak hasret ve ayrılık dolu nice türküler söylemiştir. Savaştan dönen , birbirine kavuşan sevgililer aşk ateşine (oduna) düşmüştür. Bu aşklarını,özlemlerini ve ayrılıklarını türkülerle seslendirmişlerdir.