DOĞU KAFASI – BATI KAFASI

DOĞU KAFASI
Sistemsizlik, kuralsızlık ve düzensizlik demektir. Doğu kafası, ülkesinin kent manzaraları gibi simetri duygusundan yoksundur. Düşünce sistemi de düzensiz ve dağınıktır. Bu dağınıklardan yararlanarak kentleri beton yığını haline getirir, toprağın içinde yaşayan canlıları düşünmeden geçimini sürdürür.
Geçerliliğini kabul ettikleri en basit önerilerin sebep ve sonuçlarını düşünmekten acizdir.
Yanlış okuduğunu doğru sanar, anlamadığı dilde okumayı tercih eder.
Kendi çıkarı doğrultusunda yalan yanlış şeyleri topluma yutturan yöneticiler de doğu kafasındadır.
Yazılı tarihini bilmeyen ve gerçek verilere itibar etmeyen bireylerden oluşan toplumlar, rotasını bilmeyen gemi tayfaları ve ehliyetsiz kaptanı olan tekneler gibi gece karanlığında karaya toslarlar. Sanki, tarih sadece atalarımız Osmanlı’nın tarihiymiş gibi düşünenler, dinsel inançlarını en büyük hak olarak yerine getirmeye çalışan insanları, ana dilleriyle Tanrı’ya (Kuday’a) yakarmak (alkış etmek) ve dua etmekten mahrum ediyorlar.
Günümüzde doğu kafası, çağdaşlaşmaya diretme ve direnme noktasını aşamamıştır.
Sosyal, dini, felsefik, teolojik bilgileri alamayan, çağ dışı insan malzemesiyle çağdaş işlerde yapılamamaktadır.
Dünya’da vaaz sisteminde konuşulanlar, efsuncular, tılsımcılar gereksiz hale gelmiştir. Doğu kafasında hala sanal alemin bilgesi gibi davranıp sanki bilim ve fikir üretiyormuş gibi davranıp rant sağlayanlar da vardır. Aynı şekilde üniversitelerimizde düşünme işlemini yapmadan sadece çeviri ile zamanını geçirenler, evrensel hiç bir düşünce, icat yapmayan, fikir ve aygıt üretemeyenler de doğu kafasındadır. Bu nedenle birçok üniversitelerimizde tanımlama, kuram yapma, felsefe, icadı (kılgısı) yapılamamaktadır.
O yüzden doğu kafası vaaz sitemine gerek kalmayacağını bildiği için ve tembelliğe alıştığı için batı kural ve sistemlerine karşıdır.

BATI KAFASI
Özgürlüklerin cezalarla sınırlandığı ve cezaların tam olarak uygulandığı bir anlayıştır.
Batı kafasının ardılındaki temel ilkeleri ; simetri, uyum, denge özgürlük hükümranlık haklarının halka devredilmesi kavramlarıdır.Topluma yapılan hiç bir negatif eylem karşılıksız kalmamaktadır.Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları ,adalet kurumları halk adına hareket ederler. Her türlü yaptırımları vardır.”Bu sistem Türk obalarında aynı şekilde uygulanıyordu.”

Batı anlayışı nasıl oluştu?
Batı akıl çağına 1800 yıllarında oluşmuştır. Batı anlayışı, İrdelenen ve sorgulanan dinsel kitapların birer mitoloji olduğunu ortaya çıkardı. Biimsel aşamaya gelindiğinde Tanrı ve din sorgulanır oldu. Din toplumlara göre değişiklikler gösteriyordu. Bilgiyi kutsal kitaplarda değil, bilimsel kitaplarda aramak gerekliliği ortaya çıkmıştı.
Batı bu yıllada çok sesli müzik ve korolarla müziğinizde kurallı ve sistemli hale getirmiştir.
Batı kafası;hırsızlık,yolsuzluk hastalıklarında Evliyaya koşmuyor.kişilerin iyi insan olmasını yasalarla zorunlu hale getirmişler. rüşvet ,yalan, karşılıklı haklar ile ilgili her şeyi bir sisteme bağlamışlardır.
Batı anlayışında toplumun erdemli olması , toplumun pozitif yönde eğitilmesi, yönlendirilmesi için dinsel vaaz’a başvurmuyor. Batı, çok ciddi cezalandırma yöntemiyle bağımsız hukuk sistemi içinde tüm erdemsizlikleri çözdü.

İnsan Tanrı’lar varmı?
Batı kafası zorunlu olarak kabul edimeli ki iki tür Yaratan gerçeğini ortaya çıkarmıştır. İlahi Tanrı ve düşünerek üreten yaratan insan… Bizim dinimiz Tanrı’nın işidir. Ve onun üretimidir.Doğu kafası batı kafasının karşısına İlahi Tanrı ile çıkar. Batı kafası ise doğu kafasına kendi ürettikleri bilgisayarları, Felsefesiyle sanatıyla karşı çıkıyor.

SAHABE DÜŞÜNCESİ NEDİR?
Doğu kafasında Sahabe düşüncesi vardır. Bir şeye sahip çıkmak değil sahip olmak demektir. Bu anlayış yağma ve talan etmenin ve topluma ait herşeye el koymanın yolunu açar. Batı’da yollar, nehirler, kentler toplumun malıdır ve toplum onlara sahip çıkar. Bireyler kendi malıymış gibi korur. Doğu anlayışında ise her yolu deneyerek kişisel olarak sahip olma vardır. Yalan ,dolan ,talan Sistem ve cezalandırmanın olmadığı bir yerde çok rahat ve kolay yapılıyor.

Bilim hocaları ile İlimsel hocaları arasında fark varmıdır?
üniversitelerimizde Düşünme işlemini yapmadan sadece çeviri ile zamanını geçirenler,evrensel hiç bir düşünce, icat yapmıyan, üretemiyenlerde doğu kafasındadır.Üniversitelerimizde tanımlama ,kuram yapma aşamasıyla felsefe, icad (Kılgı) yapılamamaktadırSanal alemin bilgesi gibi davranıp sanki bilim ve fikir üretiyormuş gibi davranıp rant sağlayanlar da var. Her toplumda tam tersi bilimsel projeler üreten,Felsefe yapabilen din bilginleri de vardır.

KAŞGARLIDAN ALINACAK ANA FİKİR
Neden latince isimli anlamadığımız dilde ilaç isimleri yerine Türkçe isimler kullanmıyoruz?’
Kaşgarlının kitabındaki kökleri öztürkçe anlamlı sözcükler içeren ilaçları geliştirebilseydik öztürkçe isimler koyabilseydik bugün Kendi ilaçlarımızı anladığımız dilde kullanabilirdik.Kaşgarlının 1000 yıl önceki sözcükleri ile ilaç tarifleri hala geçerliliğini koruyor.
Bilim en kısa yoldan gerçekleri ispat etmek tir. dolambaçlı anlamsız yollarla ezbere dayalı öğreti bilimsel değildir.ADALET sisteminde arapça ve farsça sözcükler tercih edilirken neden SAĞLIK sisteminde latince ağırlıklı sözcükler kullanılıyor?
Günümüzün doktorlarımız yüzlerce latin kökenli sözcükleri ezberlemek zorunda kaldılar. Aynı zamanda onların ne dediğini anlamayan hastalar çaresiz kaldı.

Bir cevap yazın